SETBİR Yönetim Kurulu Başkanı İsa Coşkun, süt fiyatları ve piyasanın regülasyonu için yürütülen çalışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu.
Ulusal Süt Konseyinin (USK) çiğ süt referans fiyatını belirlemede yetkili olduğunu belirten Coşkun, fiyatın tespitinde ekonomik gelişmelerin yanı sıra "süt-yem paritesi"nin göz önüne alınmasının önem taşıdığını söyledi.
Coşkun, üretici ve çiftçinin zarar etmemesi için süt-yem paritesinin 1,3'ün üzerinde gerçekleşmesi gerektiğine dikkati çekerek şöyle konuştu:
"Her ne kadar geçen dönem çiğ süt referans fiyatı 4 lira 70 kuruştan 5 lira 70 kuruşa artırılmış ve devlet primi 20 kuruştan 1 liraya çıkarılmış olsa da yeterli gelmedi. Yemdeki maliyet artışları nedeniyle bu rakam 7 lira 50 kuruşa çıkarıldı. Devletin primi de tekrar 20 kuruş oldu. Dolayısıyla kısa süre içinde yüzde 30'luk artış gerçekleşti. Bizim için bu ham madde maliyeti artışı demek. Tedarik zincirinde ham madde maliyeti artışı elbette istediğimiz bir durum değil ancak burada en zayıf halka üretici. Onu korumamız gerekiyor. Süt hayvanlarının kesilmemesi için de 1,3 veya üzerinde bir süt-yem paritesinin olması sektör için önemlidir. USK de bunu göz önüne alarak fiyat artışı gerçekleştirdi. Yapılan doğru."
"SEKTÖRDE KÂRLAR ÇOK YÜKSEK DİYE BİR ŞEY YOK" Coşkun, satın aldıkları sütü işleyip ürün haline getirdiklerini ve marketler aracılığıyla hanelere ulaştırdıklarını ifade ederek, maliyet artışlarını ister istemez fiyatlara yansıtmak durumunda kaldıklarını dile getirdi.
"Çiğ sütteki yüzde 30'luk maliyet artışı, fiyatları yüzde 30 artıracak gibi bir hesaplama yanlış." diyen Coşkun, bunun rekabete dayalı bir sektör olduğunu ve üretilen sütün UHT, peynir, labne ve kaşar peyniri üretimine göre maliyetlerinin farklılaştığını anlattı.
Coşkun, hane halkının fiyat artışı istememesinin normal olduğunu ancak firmaların da başa başın üzerinde bir fiyat oluşturması gerektiğine işaret ederek şu değerlendirmede bulundu:
"'Ben bu fiyatı belirledim, bu fiyattan satacağım' demek doğru olmayacaktır. Rakibinizi de gözlemeniz lazım. Piyasada rekabet var. Şirketlerin sadece kendi yönetimlerine değil, halka açık şirketler için hisse sahiplerine karşı da sorumlulukları bulunmaktadır. Ayrıca şirketler karlılıklarını da korumak durumundalar. Bu sektörde karlar çok yüksek diye bir durum yok. Fiyatlar arttı, firmalar çok kar ediyor gibi bir yaklaşım yanlış. Fiyat artışlarının yüksek olduğu bu dönemlerde markalı ürünlere olan talep azalmaktadır. Tüketicinin satın alma gücünde, fiyat artışlarıyla aynı oranda değişiklik olmaması sebebiyle tüketiciler daha ucuz ürünlere yönelebiliyorlar. Bu da başka sorunları ortaya çıkartıyor."
"ESK VE TMO'NUN PİYASAYI DÜZENLEMESİ DOĞAL"
Coşkun, Et ve Süt Kurumu (ESK) veya Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) gibi kurumların piyasayı düzenleyici bir fonksiyon üstlenmesinin doğal olduğunu söyledi.
Buna karşın geçmişte olduğu gibi piyasada fiyatlar çok yüksekken tüketiciye çok düşük fiyattan ürün vermek amacıyla piyasadan çok kopuk fiyat belirlemenin de yanlış olduğunu dile getiren Coşkun, şunları kaydetti:
"Piyasa fiyatının oldukça altında bir fiyat belirlemek hazinenin zararına neden olmaktadır. Zaten ESK'nin, Tarım ve Orman Bakanlığının açıklamasında belirtildiği üzere piyasayı etkileyecek düzeyde bir satış miktarı bulunmamaktadır. Tabii ki bu kurumların düzenleyici fonksiyonunu yerine getirmesi ancak bunu yaparken de piyasa fiyatından çok uzaklaşmaması gerekir."
Türkiye'de en büyük sorunlardan birinin verimlilik olduğunu vurgulayan Coşkun, "Diğer ülkelerle rekabet edebilmek için verimli olmalıyız. Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda gibi ülkeler incelendiğinde 500'ün üzerinde hayvanı bulunan işletme sayısının fazla olduğunu görüyoruz. Verim artırıcı önlemlerle maliyetleri azaltmak, ihracatta rekabet düzeyimizi artıracaktır." dedi.