Herkese merhaba, ben psikolojik danışman Yavuz Vardar. Mezun olduğum 2019 yılından bu yana yetişkin ve ergenlerle bireysel görüşmeler yapıyorum bir süredir de şirket personelleri için sağlıklı iletişim becerileri eğitimi veriyorum. İletişim becerileri eğitimlerim esnasında gözlemlediğim birçok şey oldu ve bugünkü yazımda da sizlerle paylaşmak istediğim konu olarak bunu seçmek istedim.
Bu konu birçok yerde etkili iletişim becerileri diye telaffuz edilse de ben sağlıklı iletişim becerileri ifadesini kullanmayı tercih ediyorum çünkü etkili iletişim deyince insanların zihninde daha çok bir bireyi ya da topluluğu etkileme, konuşurken etrafı etki altına alma, hipnotize etme belki bir miktar da manipüle etme kavramlarının çağrıştığını gözlemledim. Birçok kimselerin iyi bir iletişim becerisine sahip olmanın; amaçlarına giden yolda önemli bir silah olduğunu düşündüğünü ve insanları etkilemek, bir şeyler satmak ve yahut bir teklifi kabul ettirmek gibi yani çokça manipüle etmek için kullanmak istedikleri bir beceri olarak gördüklerini üzülerek gördüm.
Oysa etkili/sağlıklı bir iletişimde önceliğimiz karşı tarafı etki altına alma, hipnotize etme, bir şeylere kabul ettirme değildir. Sağlıklı bir iletişim bilinenin aksine konuşma ile de değil dinleme ile başlar. Önyargılardan arınılmış, konuşana iyi odaklanılmış, empatik bir dinleme yapabilmekle başlar sağlıklı iletişim.
(Bu arada liderler de bilinenin aksine az dinleyip çok konuşanlardan değil, çokça dinleyip yerinde konuşan insanlardan seçilir. Biz televizyonda onları örneğin politik liderleri sürekli konuşurken görüyor olabiliriz lakin onlar sahnenin ardındaki hayatlarında çok konuşan değil az konuşan ve çokça dinleyen kimselerdir.)
Yani gördüğünüz üzere sağlıklı bir iletişim tek başına iyi bir konuşmacı olmak demek değil, iyi bir dinleyici olmak ve karşı tarafı doğru anlayabilmekle mümkündür. Sözcükleri iyi telaffuz etmek, iyi bir diksiyon ve hitabete sahip olmak ancak sonraki aşamadır.
Eğitimlerime başlarken 3 tane soru yöneltiyorum öğrencilerime:
- 1- Birey olarak iyi iletişim kurduğunuzu düşünüyor musunuz?
- 2- Birbiriyle iyi iletişim kuran bir toplumda yaşadığınızı düşünüyor musunuz?
- 3- Size göre sağlıklı iletişimin önündeki engeller nelerdir?
Tahminleriniz üzerine ilk iki soruya ekseriyetle hayır cevabı veriliyor. Üçüncü soruya verilen cevaplar çeşitlilik gösterse de en çok söylenen cevaplar şunlar oluyor:
Konuşmacıya iyi odaklanmama, önyargılı dinleme, dinlerken genellemeler yapma, dinlerken bir yandan telefonla vakit geçirme, göz teması kurmama, karşıdakinin söylediklerini küçümseme, yargılama veyahut söylediklerinden ötürü suçlama, dinleyicinin kendi fikirleri haricinde farklı fikirlere açık olmaması gibi etkenleri sıralamaktalar.
Şimdi öğrencilerimin nezdinde kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: ben ya da çevremdekiler yukarıda yazılan engellerin kaçına takılıp kalıyoruz? Bu sayede bir nebze de olsa ne denli sağlıklı bir iletişim ortamınız olduğunu kestirebilirsiniz ;)
Şimdi gelelim yazımın başlığına: iletişim psikolojiktir ne demek? İletişim kurma biçimimizi belirleyen şey bizim psikolojik iyi oluşumuzdur demek. Yani bir birey ruhsal olarak ne kadar sağlıklıysa sağlıklı bir iletişim kurmaya da o kadar yatkındır demek. Kendinizi ya da çevrenizdekileri gözlemlediğinizde yaşamından doyum alan insanların çevresindekilerle daha yumuşak/uzlaşmacı bir iletişim kurduğunu; Öfkeli, stresli, depresif anlarında ise bireylerin daha çatışmacı/saldırgan/kaçıngan bir iletişimi benimsediğini görürsünüz. Onun için bizim karşı tarafı önyargısız ve sabırla dinlememiz akabinde doğru anlamaya çalışmamız psikolojik olarak ne denli iyi olduğumuza bağlıdır. Günümüzde depresyon ve stres problemi yaşayan ve buna bağlı olarak psikiyatrik ilaç kullanan insanların sayısına bakarak toplum olarak birbirimizle ne denli sağlıklı iletişim kurduğumuzu da kestirebiliriz aslında.
Peki hocam bu kadar yazdın çizdin sağlıklı bir iletişime sahip olmak için bize önerilerin nedir diyenler için:
Zor olacak ama özellikle dinlerken önyargılarımızı bir kenara bırakmayı denemeliyiz. İnsanların doğarken seçemediği özelliklerinden ötürü onları yargılamayı azaltmalıyız, insanların başına gelen olaylardan ötürü aldığı kararları, seçtiği yolları yargılamayı azaltmalıyız ve anlatmak kadar anlamaya doğru anlamaya da önem vermeliyiz.
Karşımızdakini dinlerken onu anlamanın ona hak vermek anlamına gelmediğini kendimize sıkça hatırlatmalıyız. ’Evet seni dinledim, anladım ama sana katılmıyorum üzgünüm seninle aynı fikirde değilim’’ diyebilmek gibi bir seçeneğimiz olduğunu da unutmamalıyız.
Hocam ben bunları zaten elimden geldiğince yapıyorum, ben iyiyim ama çevrem kötü. Çevremdeki kimseler anlayışsız ve onlarla baş edemiyorum diyenlere ise şu soruyu sormak istiyorum: sana karşı anlayışsız ve seni bu denli yargılayan insanların yanında seni tutan nedir? Onlardan uzak olmayı seçemiyor musun yoksa seçmiyor musun? ;)
Konu ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek, benimle bireysel görüşme yapmak isteyenler ve yahut çalışanları için sağlıklı iletişim becerileri psikoeğitimi almak isteyen işverenler benimle iletişime geçebilir. Hepinize sağlıklı günler dilerim.
Sağlıklı günler sizinle olsun