Türk milleti müşkülpesent bir halktır. Sonuçlara, olaylara odaklanır. Sebepler pek ilgilendirmez bizim milleti. Millet olarak entelektüel donanımın nirvanasında yaşarız. Türk milletinin bilmediği bir şey yoktur. Tıp, astronomi, fizik, tarih dahil olmak üzere her konuda bilgi sahibi olduğumuz gibi siyaset ve ülke yönetimi üzerine uzman bir milletimiz vardır. Bazı konularda master ya da doktora yapmış olanlarımızda mevcuttur. Haftalık 4 kitap okuyan bireylerden oluşan bir milletin bu niteliklerde olması da gayet normaldir. Her hangi bir kahvehaneden her hangi bir amcayı, Cumhurbaşkanı olarak ülkenin başına rahatlıkla getirebilirsiniz. Bu nitelik ve donanıma sahip bir milletin kapanma şeklini eleştirmesi ve beğenmemesi gayet normal. Nasıl bir kapanma bu? sorusuna karşı hep aynı cevabı verdim. Siz nasıl bir kapanma arzu ederdiniz? Verilen cevaplarda bazen Türkiye ile Norveç’i karıştıranlar olduğunu düşündüm. Haklısın diyerek çok sustum. Mevcut imkanlarla olabilecek kapanma şekli bu olurdu. Gönül başka şekiller isterdi ama olsa dükkan senin durumu vardı. Ülke menfaatleri doğrultusunda yasaklara riayet eden herkese teşekkür ederim.
“PEKER”SEL TAKILIMLAR
Sedat Peker olayına minik değinmek istiyorum. Yalan söyleyemem, adamı seviyorum. Film yıldızı gibi geliyor bana. Recep İvedik versiyonunda mafya babası. Sanki bir senarist özel bir mafya karakteri yaratmış.
Birini döverken hayal etsem, bir elinde Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu kitabı, diğer elinde gürgen ağacından bir sopa. İşte yukarıda bahsettiğim Türk milletinin durumu. Mafya babamız bile entelektüel. Bizde mafya babası olmak için Mozhart’ın senfonilerini, Vivaldi’nin en azından dört mevsim konçertosunu, Maurice Ravel’in Bolero’sunu, Beethoven’ın Ay Işığı sonatını bileceksin. Birine sopa attıktan sonra, Rodrigo’nun gitar konçertosu dinlerken viskini yudumlayacaksın.
Mesela Berat Bey’in eşine küfür eden vekili karakolda dövmek için avukat göndereceksin. Öyle niteliksiz adamlara adam dövdürtmeyeceksin. İşinin hakkını vereceksin.
Latife bir yana, mesele ile ilk karşılaştığım zaman aklıma güzel bir atasözü geldi. “Eşeği mektep müdürü yapanlar, dershanelerin ahıra dönmesinden şikâyet etmesinler.” Sedat Peker, normal hayat yaşamak için gayri meşru hayat yaşamış birisi. Her devlet meşru yolla halledemediği konuları halletmesi için gayrimeşru şahıslar yetiştirir, besler, büyütür. Bu her ülkede olan şeydir. Derin devlet dedikleri bu değildir ama derin konuların figüranlarıdır bu kişiler. Rusya, İtalya, Amerika bu konularda ehil ülkelerdendir. Karanlık elleri karanlıkta tutabilmek ise meziyet ister. Bizim ülkemizin bu konuda çok başarılı olamadığı aşikar. Sedat Peker açıklamaları ise bu durumun ispatıdır. Yıllarca gayrimeşru organizasyonlar ile perde arkasında operasyonlar düzenleyen devletimiz maalesef bu organizasyonları çok doğru yönetememiştir. Susurluk buna en iyi örnekti ve yeni örnekler ekleniyor. Üzgünüm ama tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de devletin gayrimeşru kanadı olacak, olmaya devam edecektir.
Bu konuda lafügüzaf beyanlardan ziyade susanlar daha çok ilgimi çekmekte. Gerçi bu konuda kim ne diyeceğini bilemiyor gibi. İktidar kanadında olanlar “dün bu adam bizim tarafta değil miydi?, şimdi bize mi laf çakıyor?” diye durumu idrak etmeye çalışıyor. Muhalefet kanadında olanlar “aman yorum yapmayalım, topun ağzına bizde geliriz, kirli çamaşırlar ortaya dökülür. Hiç gerek yok sessizlik lütfen” diyor. En çok konuşanlarında FETÖ camiasından olması şaşırtıcı değil. Bu aralar Papa bile AKP hakkında eleştiri yapsa FETÖ mensupları “amen” diyecekler.
Mustafa ALTIKULAÇ 4 Yıl Önce
Tesbitleriniz ve yorumlarınızı beğeniyorum. Bir akşam sohbetleyelim,